Burada Hepsi Organik "Gizli Cennet" Evrenye

Doğal Yöresel Ürünler Evrenye / İnebolu / Türkiye

Tag burada hepsi organik

EVRENYE KÖYÜ: ‘GİZLİ CENNET’

İnebolu ilçesi’ne bağlı olan Evrenye Köyü, doğal güzellikleri ve tarihsel varsıllıklarıyla dolu bir yerdir.

Kastamonu il Merkezi’ne 100 km, İnebolu İlçe Merkezi’ne 12 km uzaklıktadır.

Evrenye Köyü‘nün “gizli cennet” olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Köyün adı, Ahi Evran‘ın oğlu Enver Bey‘in burada yerleşmesiyle Evrenye olarak değiştirilmiştir. Köydeki Evren Baba Türbesi, zamanla kaybolmuş olsa da köyün tarihini yansıtan önemli bir olgudur.

Büyük gezgin Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde köyün güzelliğini ve tarihini anlatmıştır.

Köyde kadınlar plajı bulunur ve bu plaj, kadınların rahatça denize girebilmelerine olanak tanır.

Özellikle peştamal ve beyaz başörtüsü, buradaki kadınları öteki köylerden ayırır.

Evrenye Köyü‘ne yakın konumda bulunan Dibek Köyü‘nde üretilen Evrenye bıçakları ünlüdür. Keskinlikleri ve el işçiliği ile öne çıkar.  Köy halkının geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve arıcılığa dayanır.

Her cuma günü kurulan köy pazarında el işi ürünler, doğal sebzeler ve yemişler bulabilirsiniz.

Ağustos ayının ilk pazar gününde de geleneksel şenlikler düzenlenir. Bu etkinliklerde türlü yemekler ve etkinlikler sunulur.

Köyün lezzetleri arasında kulaklı makarna, kara tarhana ve deniz ürünleri de bulunur.

Evrenye Köyü, hem doğal güzellikleri hem de tarihsel dokusuyla Karadeniz‘in saklı cennetlerinden biridir.

Kastamonu’da bu köyde evler milyonluk oldu: Kastamonu’nun En Güzel Köyü

Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde yer alan Evrenye, Kastamonu’nun sahildeki en güzel köylerinden biri. Yazın bir çok yerli ve yabancı turistin akın ettiği bu köydeki tarihi İnebolu evleri, milyonluk değeriyle dudak uçuklatırken, satılık yada boş ev bulmakta pek mümkün değil.

Doğanın Kucağında Huzur

Karadeniz’in doğal güzellikleriyle süslü kıyılarından biri olan Kastamonu’nun İnebolu ilçesine bağlı Evrenye Köyü, hem tarihi dokusu hem de eşsiz doğasıyla dikkat çeken huzur dolu bir yaşam alanı olarak öne çıkıyor. Eski adıyla “Gemiciler” olarak bilinen bu köy, doğaseverlerin gözünden kaçmayan, sakinlik arayanların ise uğrak noktası haline gelen bir yerleşim yeri. Yaklaşık 100 kilometre mesafede bulunan Kastamonu şehir merkezine yakınlığı sayesinde kolayca ulaşılabilen Evrenye, doğa ile iç içe zaman geçirmek isteyenler için adeta bir kaçış noktası.

Evrenye Köyü, Karadeniz kıyısındaki konumu sayesinde yıl boyunca nemli bir iklime sahip. Bu da bölgeyi dört mevsim boyunca yemyeşil tutuyor. Özellikle yaz aylarında denizden gelen serin esintiler, köyü ferahlatırken; kışın ise sisli ve gizemli atmosferi ile büyüleyici bir görüntü sunuyor. Doğayla baş başa kalabileceğiniz yürüyüş yolları, sahil boyunca toplanan taşlar ve kuş cıvıltıları eşliğinde geçen anlar, ruhunuza iyi gelecek bir deneyim sunuyor. Evrenye’nin sunduğu bu doğal denge, her mevsim farklı bir güzelliğe ev sahipliği yapıyor.

Tarihi Derinlikleriyle Evrenye

Köyün tarihi, adının Ahi Evran’ın oğlu Enver Bey’den geldiği rivayetiyle başlıyor. Osmanlı döneminden izler taşıyan bu yerleşim, zaman içinde kültürel kimliğini koruyarak bugüne ulaşmış. Özellikle Evren Baba Türbesi, köyün manevi mirasının önemli bir parçası olarak kabul ediliyor. Ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin de seyahatnamesinde yer verdiği köylerden biri olan Evrenye, tarihi boyunca birçok medeniyete tanıklık etmiş olmanın verdiği zenginlik ile kültürel açıdan da değer taşıyor.

Kültürel Miras: El Sanatları ve Meşhur Evrenye Bıçakları

Evrenye yalnızca doğasıyla değil, kültürel üretimleriyle de adından söz ettiriyor. Komşu Dibek Köyü’nde geleneksel yöntemlerle üretilen Evrenye bıçakları, estetik tasarımı ve sağlam yapısıyla yıllardır ününü koruyor. Bu el işçiliğine dayalı üretim, bölgenin kültürel mirası olarak hâlâ yaşatılıyor. Ayrıca köyde yaşayan halk, geçimini tarım, hayvancılık ve arıcılıkla sağlıyor. El yapımı reçeller, ballar ve doğal sebzeler, hem ekonomik hem de otantik bir alışveriş deneyimi sunuyor.

Sosyal Hayatın Renkli Yüzü: Evrenye Şenlikleri

Evrenye’de sosyal yaşam, her yıl Ağustos ayının ilk Pazar günü düzenlenen geleneksel şenliklerle canlanıyor. Halk oyunları, yerel müzikler ve yöresel lezzetlerin sunulduğu bu etkinlik, hem köy halkını hem de çevre il ve ilçelerden gelen ziyaretçileri bir araya getiriyor. Şenlikler, köyün sosyal dokusunu güçlendirirken aynı zamanda kültürel bağları da pekiştiriyor.

Doğaya Dönüş İçin İdeal Bir Durak

Modern hayatın karmaşasından uzaklaşıp doğaya sığınmak isteyenler için Evrenye, sakinliği ve doğallığıyla öne çıkan bir destinasyon. Burada zaman yavaş akar, insanlar doğayla uyum içinde yaşar. El yapımı ürünlerin satıldığı köy pazarlarında alışveriş yapabilir, orman yürüyüşleriyle bedeninizi ve ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.

Kastamonu’nun bu saklı köyü Evrenye, hem tarihiyle hem doğasıyla hem de kültürel zenginlikleriyle keşfedilmeyi bekliyor. Sessizliği, sadeliği ve huzur veren atmosferiyle Evrenye, unutulmaz bir köy deneyimi yaşamak isteyen herkese kapılarını aralıyor. Kaynak Haber

Türkiye çay tüketiminde kaçıncı sırada?

Dünya çapında yapılan bir araştırmada en çok çay tüketen ülkeler listelendi. Yıllık kişi başına düşen çay kilogram miktarı belli oldu.

TÜRKİYE YILDA KİŞİ BAŞI ÇAY TÜKETİM MİKTARIMIZ: 3.16 KİLOGRAM

Çay, dünya genelinde en çok tüketilen içeceklerden biri olarak öne çıkarken, birçok kültürde de özel bir yere sahiptir. Tarih boyunca sadece bir içecek olmanın ötesine geçen çay, sosyal etkileşimlerin, ritüellerin ve doğal günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre Türkiye 1.sırada.

Sabah kahvaltısından akşam sohbetlerine kadar her anın vazgeçilmezi olan çay, birçok ülkenin günlük yaşamında önemli bir rol oynuyor.

İşte dünyada çay tüketim oranları…

33) MEKSİKA | 0.14 KİLOGRAM
32) İTALYA | 0.14 KİLOGRAM
31) İSPANYA | 0.15 KİLOGRAM
30) GÜNEY KORE | 0.17 KİLOGRAM
29) BREZİLYA | 0.18 KİLOGRAM
28) FRANSA | 0.20 KİLOGRAM
27) ARJANTİN | 0.21 KİLOGRAM
26) ABD | 0.23 KİLOGRAM
25) NORVEÇ | 0.27 KİLOGRAM
24) İSVEÇ | 0.29 KİLOGRAM
23) HİNDİSTAN | 0.32 KİLOGRAM
22) SİNGAPUR | 0.37 KİLOGRAM
21) ENDONEZYA | 0.46 KİLOGRAM
20) KANADA | 0.51 KİLOGRAM

19) ÇİN | 0.57 KİLOGRAM
18) ALMANYA | 0.69 KİLOGRAM
17) BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ | 0.78 KİLOGRAM
16) AVUSTRALYA | 0.75 KİLOGRAM
15) HOLLANDA | 0.78 KİLOGRAM
14) GÜNEY AFRİKA | 0.81 KİLOGRAM
13) SUUDİ ARABİSTAN | 0.90 KİLOGRAM
12) JAPONYA | 0.97 KİLOGRAM
11) POLONYA | 1.00 KİLOGRAM
10) MISIR | 1.01 KİLOGRAM

9) ŞİLİ | 1.19 KİLOGRAM
8) YENİ ZELANDA | 1.19 KİLOGRAM
7) FAS | 1.22 KİLOGRAM
6) RUSYA | 1.38 KİLOGRAM
5) İRAN | 1.50 KİLOGRAM
4) PAKİSTAN | 1.50 KİLOGRAM
3) İNGİLTERE | 1.94 KİLOGRAM
2) İRLANDA | 2.19 KİLOGRAM
1) TÜRKİYE | YILDA KİŞİ BAŞI ÇAY TÜKETİM MİKTARIMIZ: 3.16 KİLOGRAM

Antarktika bitki örtüsü değişiyor

Yeryüzünün en soğuk bölgesi Antarktika artan sıcaklıklar nedeniyle bitki örtüsü değişiyor.

İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıkların artması, yeryüzünün en soğuk bölgesi Antarktika‘yı da etkiledi.


Fotoğraf: DHA Antarktika

İklim krizinin izlerinin görülüğü bölgeler arasında bulunan Antarktika’da bitki örtüsü hızla değişiyor.

İngiliz bilim insanlarının ‘Nature Geoscience’ dergisinde yayınlanan çalışmasında, uydu görüntülerinin analizi, kıtadaki bitki örtüsünün son kırk yılda büyük ölçüde değiştiğini gösteriyor.

1986’da Antarktika Yarımadası’nın bitki örtüsü bir kilometrekareden daha az alanı kaplarken, 2021’de ise bu alan 12 kilometrekareye kadar çıkıyor.

Uzmanlar, küresel ısınma nedeniyle Antarktika’daki yeşillenmenin devam edeceğini tahmin ediyor. Kaynak Birgün

Bin Pınarlı İda (Kazdağları)

Geçmişten günümüze Troas (Biga Yarımadası) bölgesinde, yerleşme, coğrafi konum, iklim, flora ve fauna, mitoloji, eko-sistem ve tarih içinde binlerce yıllık kültürlerin oluşması ve çatışmalarıyla Kaz Dağı çok önemli bir yer tutar. Biyo-çeşitlilik yönünden kuzey yüzünün, güney yüzünden daha fazla olması, kuzey yüzünün önemini daha da arttırmaktadır. İnsanlığın doğal ve kültürel evrensel değeri, efsanelerin kutsal dağı İda Dağı’dır. İda Dağın etrafı Troya başta olmak üzere; Adramytium, Antandros, assos, Lemponia, Gargaria, Kebren, Skepsis gibi çok önemli antik yerleşimlerle çevrilidir. Bayramiç’teki Hadimoğlu Konağı, 1357-1365 yıllarında yapıldığı düşünülen Hacı Bali Camii ve 1792 tarihinde yaptırılan Camii-Cedid (Karşıyaka Camii) görülmeye değer eserlerdir. Yenice İlçesindeki Etnografya müzesi, Pazarköy’deki Mültezim Konağı, Yenice-Hamdibey’de Kuvâ-yi Mîlliye Kahramanı Köprülü Hamdi Bey’in heykeli görülmeye değer yerlerdir. Türkmen kültürünü enyansıtan Tahtakuşlar Etnografya Müzesi diğer önemli değerli Kaz Dağı ile özdeş olmuş yerlerdir. Kaz Dağı’nda halen geleneksel yaşam biçimlerini bozmadan devam ettiren Türkmen köylüleri, her yıl Ağustos Ayı’nın son onbeş günü Sarıkız Tepe’de geleneksel Sarıkız şenliklerinin yöresel kıyafet ve adetlerine uygun olarak yayla yaşantısında çadırlar kurarak, “Sarıkız Şenlikleri” olarak kutlamaktadırlar. Afrodit’in güzel seçildiği, tarihte bilinen ilk güzellik yarışmasının yapıldığı Ayazma’da halen her yıl Ağustos ayında bu geleneksel devam ettirilip Kaz Dağı Güzeli seçilmektedir. Kaz Dağı; Bayramiç’te Ayazma, Çandır, Muhteşem Süleyman, Dalak Suyu, Güre’de Pınarbaşı gibi ören yerleri ile Şahindere Kanyonu, Hasanboğuldu, Sutüven Göletleri ve su kaynakları gibi doğal güzellikleri, taş evleri ile dikkat çeken köyleri, tepe noktalardaki orman gözetleme kulelerinin yer aldığı manzara noktaları, şifalı suları, kaplıcaları, Sarıkız Şenlikleri ile dikkat çeken Sarıkız Tepesi gibi daha bir çok zenginliklere ev sahipliği yapmaktadır. (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale Değerleri Envanteri, Ankara,2009,s.190)

BAYRAMİÇ’İN TARİHİ


        Karesi oğulları döneminde Saru Saltık ve Ece Halil yönetimindeki Türkmen boyları özellikle Kazdağının kuzey eteklerine Dağobası ile Evciler Çevresine yerleştirilmiştir. 1303 yılları arasında Türkmen prensliği diye anılan Bayramiç ve çevresi 1308 den sonra tümüyle Karesi oğulları beyliğinin egemenliğine girmiştir. 1357 yıllarında bölge Osmanlıların yürüttüğü başarılı politikalar sonrasında bütün yöreyi egemenlikleri altına almayı başarmışlardı

        Ahi hızır beyin Bayramiç´e yerleşmesinden sonra yöreye ilkin hayvancılıkla uğraşan göçebe Türk boyları gelmeye başlar. Öncelikle Menderes Nehri kıyısındaki Dutalanı köyü kurulur ve gelişir. Köydeki camiye çevrilen kilisenin yerine bugünkü Tepe Camii inşa edilir. Yöre halkının birlik ve beraberliğini sağlamak için dini bayramlarda kasabada toplanmaları istenir. Müslüman Türk boylarının dini görevlerini yerine getirmek üzere burada toplanmaları nedeniyle “Bayram için” düzenlenen bu toplantılardan kasaba “Bayramiç” adını alır.
        1356 yılında Karesi beyliği komutanlarından Ahi Hızır Bey önderliğinde Türkleşmeye başlayan Bayramiç ve çevresi 1691´lerde Hadımoğlu Sancaktarlığı idaresine girmiştir. 1882 yılında Belediye teşkilatı kurulan Bayramiç 1902 yılında Çanakkale ili´ne bağlı ilçe merkezi haline gelmiştir. 1949 yılında sınır belirleme çalışmaları tamamlanarak haritası çıkartılan ilçenin imar planı hazırlanmıştır. Başlangıçta sadece Tepe camii ile Karşıyaka camii arasında yoğunlaşan yapılanma daha sonra ilçenin her yönünde meydana getirilen mahallelerle hızlanmıştır. Bayramiç ve çevresindeki ilk yerleşimler oldukça erken döneme gitmesine karşın, bugüne kadar gelebilen gezilip görülebilecek kalıntılar oldukça azdır. İlçe sınırları içerisinde yer alan Kebrene ve Skepsis´teki az da olsa yüzeyden izlenebilen kalıntılar tarih olarak İ.Ö. 3. bin yıla kadar gitmektedir. Bayramiç´in daha çok Osmanlılar dönemine ait kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Bu çağa ait Hadımoğlu konağı, Hacı Bali Camii, Mustafa Aslan Türbesi, Karşıyaka Camii, Karşıyaka köprüsü (Taş köprü), Dede çeşmesi ile Çarşı Camii bütün tahribata rağmen günümüzde kullanılan Osmanlı eserleridir. İlçe merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıktaki Külcüler ılıcası tarihi oldukça erkene gitmekle birlikte bunu belirleyecek maddi kalıntılar bulunamamıştır. Türkiye ılıcalar ve kaplıcalar rehberine de giren Külcüler ılıcasının kükürtlü suyu çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir. Buradaki çamurun da cilt hastalıkları, romatizma, siyatik ve kireçlenmeye iyi geldiği, iltihaplı yaraları iyileştirdiği bilinmektedir.

Baharda başkadır Bayramiç

Baharda başkadır Çanakkale’nin Bayramiç ilçesi.

Yeşiliyle, nemli aydınlığıyla, toprağından fışkıran zenginlikleriyle bir göz ziyafeti sunar sizlere. Yeşilin türlüsü, dağların görkemlisi, suların en coşkulusu ondadır. Çanakkale-İzmir yolunda, Ezine’deki yol ayrımından sapıp içerilere doğru 24 km gittiğinizde Bayramiç’tesinizdir. İyi niyetli insanları sizi güler yüzle karşılar. Hasetle fesatla ilgileri olmadığından, dünyayla ve insanlarla barışıktırlar çünkü.

Şehir içinde

Önce şehir içinde bir tur atabilirsiniz. Belli başlı bir ana caddesi var Bayramiç’in: Atatürk Caddesi. Sağlı sollu ona bağlanan ikincil durumdaki caddeler ve sokaklar boyunca yayılır ilçe. Hafif engebeli bir araziye kurulmuştur ama sizi soluk soluğa da bırakmaz, kendisini göz alabildiğine görülecek biçimde de sunmaz. O caddede yürürken küçük, güzel parkında soluklanabilir ve sonra Tekboylar Tepesi’ne çıkabilirsiniz. Buranın bir bölümü Afrodit diye anılıyor. Bayramiç’i yüksekten görebileceğiniz yerlerden biridir orası. Atatürk Caddesi’nden pazar yerinin karşısına, sola devam ederseniz, cadde üzerinde dar, iki katlı çıkıntısıyla tarihi bir taş yapı dikkatinizi çekecektir: Hadimoğlu Türk Evi Etnografya Müzesi’dir bu. Bayramiç yaşamından sırlar verecektir size ama açık bulursanız. Yine bu cadde boyunca yürüyecek olursanız, Osmanlı döneminden kalma Hükümet Konağı’nı geçip 1889 tarihli Çarşı Camii’ne varırsınız. Oradan sağa kıvrılıp aşağıya doğru indiğinizde ise Karşıyaka Camii ve onun hemen dibinden akan çayın üzerindeki Taş Köprü’ye ulaşırsınız.

Baharda başkadır Bayramiç

Çalıştaylar ve öteki çabalar

Geçen yıllarda Muratlar ve Yeniköy’de bir ‘Permakültür Çalıştayı’ düzenlenmiş. Buraya değişik yerlerden yüz elli kişi katılmış. Permakültür, ‘Doğal ekosistemlerdeki çeşitliliğe, istikrara ve dirence sahip tarımsal verimliliğe yönelik sürdürülebilir ekolojik tarım ve yerleşim anlayışı’ demek. Bayramiç, bu yolda kafa yoran, üretim için emeğini ortaya koyan bir doğa laboratuvarı gibi. Muratlar-Yeniköy’e yerleşen 8 arkadaş ise burada ekolojik tarım için kolları sıvamış. Köylüyle el ele vererek, tarımı doğal (ekolojik) haliyle ileri taşımaya başlamışlar bile. Doğal Miras Çalıştayı da Bayramiç köylerinde gerçekleştirilmiş. Aralarında ABD’li iki profesörün de bulunduğu 80 kişi, çadırlarda konaklayarak, doğal yaşamın içinde, doğal yaşam alanları oluşturmak üzerine düşünmüşler, konuşmuşlar, buna dair örnekler ortaya koymuşlar. Ayrıca, Beşik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi gibi öncü kooperatifleri de var.

Mehmet Akif ve Reşat Nuri

Bayramiç’in geçmişinde bazı ünlüler var. Bayramiçlilerin de en önemsediği Mehmet Akif Ersoy. İstiklal Marşı şairimiz İstanbul’da, Karagümrük’te doğmuş ama nüfusa Bayramiç’te kaydedildiği için burada doğmuş gibi görünüyor. Babası Bayramiç’te yıllarca vaizlik/imamlık yapmış, Mehmet Akif’in çocukluğunun önemli bir bölümü burada geçmiş. İkinci isim ise Reşat Nuri Güntekin. Ünlü yazarımız, milletvekili iken Bayramiç Lisesi’nin açılışına katılmış ve ilk dersi vermiş. Ünlü siyasetçi, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ise 1944-1945 yıllarında burada kaymakamlık yapmış.

Eken biçen Bayramiç

Bayramiç, köyleri ve kasaba merkezindeki halkıyla eken biçen ve üreten insanlardan oluşuyor. Hafif engebeli ovasının tamamına yakınını sulayan bir barajı var. Bunun için sulu tarım ve hayvancılık önde. Ancak, yükseklere doğru yöneldiğinizde iş değişiyor. Oralarda daha çok meyve ağaçları kaplıyor arazinin tamamına yakınını. Kiraz, elma, armut, şeftali, kayısı, erik; dağlara doğru ceviz ve kestane… Dağların koynuna sokuldukça arazi gümrah bir yeşile bürünüyor. Oralardaki meyve ağaçları bilinenlerden çok farklı. Nemli ve yöreye özgü iklim yapısı, meyvelerin kabuklarının incelmesine neden oluyormuş. Bu bir özellik. Bir sürü endemik (yöreye, yerine özgü) bitki türü yanında, bir de özgün meyvesi var: Bayramiç beyazı diye tescil ettirilmiş beyaz, tüysüz şeftali. Kendi kendine şeftali, kayısı ve erik türlerinin doğal döllemesiyle, yani melezlemeyle ortaya çıkmış bu doğa harikası meyve. İklimin, doğa yapısının bir armağanı.

Tarım atakları

Bayramiç’te tarım alışılmışın dışında bir gelişme gösteriyor. Doğa zenginliği, insanın bilinci ve çağın doğaya ters gelmeyen olanaklarıyla birleşince iyi şeyler çıkıyor ortaya. Örneğin, kivi yetiştiriliyor Bayramiç’te. Henüz deneme düzeyinde ve sınırlı bir üretim ama yakında çoğalıp gelişebilir ve kivi bizim üretim listelerimize Bayramiç sayesinde girebilir. Bayramiç, son zamanlarda gelişen tarımsal bilince çok yatkın bir yer. Köyleri de buna destek veriyor. Uluslararası tohum tekellerinin Türkiye’de çıkarttıkları, eli kolu bağlayan, bizi kendi özgün ürünlerini üretemez hale getiren tohumculuk yasasının getirdiği engelleri bilinçle aşmak ve yerli ürünlerimizi koruyup geliştirmek için her yıl nisan ayında Tohum Takas Şenliği düzenliyor.

Baharda başkadır Bayramiç

Cittaslow

Bayramiç, ‘citta slow’, yani ‘sakin kent’, ‘yavaş şehir’ olmak için başvuruda bulunan ilçelerimizden biri ve belki de en şanslısı… Gerçekten sakin, gürültü patırtıdan, tozdan dumandan, kirlilikten uzak, kendi doğal dünyası içinde sessiz ve kararlı bir biçimde devinen Bayramiç, bunun için biçilmiş kaftan.. ‘Citta Slow’ için Seferihisar’la kardeş dayanışması içinde yürüttüğü çalışma, umarım iyi sonuç verir.

Ayazma

Bayramiç’ten otuz kilometre kadar ötede, Kazdağları’nın koynuna girdiğiniz noktadaki Ayazma, bir doğa harikası ve dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer. Derin vadiden köpüre çağıldaya gelen gür bir suyu var Ayazma Deresi’nin. Böyle kim bilir kaç dere birleşerek Kara Menderes Nehri’ni oluşturuyor. ‘Ayazma’ denince bir duracaksınız. Orada binbir güzellik, bin yılların gizemiyle gelmiş bugüne. Yukarıda, dağın birçok yerinde mağaralardan da bu mevsimde sular fışkırırmış. Kazdağları bir su deposu sanki. O akış hızına göre, bitmeyen bir kaynak oluşu akla ziyan. Ama gelin görün ki, altın şirketleri, bu su deposunun içine zehir atmak için üstünde hora tepiyorlar.
Bir yeryüzü cenneti Ayazma. Bayramiç’e varıp da Ayazma’yı görmeden ayrılmayın. Hele bir de alabalık sofrası kurabilirseniz, değmeyin keyfinize… Ben, nisan başlarında, gür akışlı suların gürültüsünden insanların birbirini zor işittiği düş uğultusu içindeki bu olağanüstü doğa harikasını hayranlıkla izledim, gözledim. Gözümde yeşili, kulaklarımda sularının sesi iz olarak kaldı.

Bayramiç pazarında kadınlar

Bayramiç pazarında ürünlerini sergileyip satan kadınlar için yaklaşık on yıl önce yazdığım bir şiir Ra adlı kitabımda yer alıyor. Şöyle:

“bayramiç pazarında köylü kadınlarbenekli üzüm, kestane, ceviz günbalı gülüşleri sokağa serili çeyiz usul bir serinlik sabahı karşılıyor köşe başlarında kazdağı’nın selamı var hoş gelip hoş gidiniz”

Efsanevi güzellik yarışması

Troya Kralı Priamos’un, kötü bir rüyadan ötürü, doğumuyla bir felakete neden olacağına inandığı ve bu nedenle doğar doğmaz İda Dağı’na bıraktırdığı oğlu Paris’i, bir ana ayı emzirir ve büyütür. Paris, güçlü ve yakışıklı bir delikanlı olur. Nifak ve kavga tanrısı Eris, davetsiz geldiği bir düğünde ‘en güzele verilmek üzere’ diye yazarak ortaya bir altın elma bırakır. Tanrıçalar Hera, Athena ve Afrodit arasında kimin güzel olduğu tartışması kavgaya dönüşür. Zeus, Paris’i kavgayı çözümlemekle görevlendirir. Paris, altın elmayı alır, seçimi nasıl yapacağını düşünürken, tanrıçalardan belki de dünyanın ilk rüşvet önerileri gelir: Athana, savaşta dünyanın en büyük yiğidi olmayı ve insanüstü akılı; Hera, Asya ve Avrupa’nın krallığını; Afrodit ise dünyanın en güzel kadını Spartalı Helena’nın aşkını vaat eder. Paris, aşkı seçer ve elmayı Afrodit’e uzatır. Dünyanın ilk güzellik kraliçesi böylece seçilmiş olur.

X